4688 SAYILI KANUN’A AYKIRI YÜRÜTÜLEN TİS SÜRECİ HUKUKİ RİSK TAŞIMAKTADIR.
25 Aralık 2025
Okunma sayısı : 243
Değerli Emekçiler,
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında, sendikal yetkinin sınırsız ve keyfi bir kullanım hakkı olmadığı, bu yetkinin temsil edilen kitlenin ortak iradesi, eşitlik ilkesi ve sendikal temsil sorumluluğu çerçevesinde kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Bu bağlamda, işyeri özgünlüğü, çalışanların fiili çalışma koşulları ve çoğunluk iradesi dikkate alınmadan yürütülen toplu sözleşme süreçlerinin; 4688 sayılı Kanun’un amacı ve sendikal temsil anlayışıyla bağdaşmadığı açıktır.
4688 Sayılı Kanun’a Göre Yetki, Emekçi İradesini Yok Sayma Yetkisi Değildir.
Yetkili sendika, toplu sözleşme sürecinde sendikal temsilin temel ilkelerini ve çoğulculuk anlayışını ihlal eden bir tutum sergileyerek, İZSU’nun belediyeye bağlı olmakla birlikte ayrı ve özgün bir işyeri olduğu gerçeğini göz ardı etmiştir. Bu yaklaşım, 4688 sayılı Kanun’un öngördüğü çalışanların ortak ekonomik ve sosyal haklarını koruma amacına açıkça aykırıdır.
Toplu sözleşme süreci; yalnızca yetkili sendikanın kendi üyelerinin taleplerine değil, kurumda çalışan tüm emekçilerin fiili çalışma koşullarına ve ortak ihtiyaçlarına dayanmak zorundadır. Oysa İZSU’da en fazla üyeye sahip sendika olarak temsil ettiğimiz çoğunluk üye iradesi, teknik hizmetler, riskli çalışma koşulları, 7/24 esasına dayalı görevler ve işyeri özgünlüğünden kaynaklanan talepleriyle birlikte bilinçli biçimde görmezden gelinmiştir.
Bu kapsamda; İZSU’da görev yapan personelin çoğunluğunun taleplerinin değerlendirmeye alınmaması, açık bir eşitsizlik üretmektedir.
İZSU’nun teknik yapısı, hizmet sürekliliği ve yüksek sorumluluk düzeyi dikkate alınmadan hazırlanan bir TİS teklifi, hukuken tartışmalı, sendikal açıdan ise ciddi ölçüde meşruiyet sorunu taşıyan bir metindir.
Emekçi yoksa, meşruiyet yoktur.
Benzer biçimde, ESHOT Genel Müdürlüğü de belediyeye bağlı olmakla birlikte, kent içi toplu ulaşım hizmetini kesintisiz, vardiyalı ve yüksek risk altında yürüten, sürücü, teknik bakım ve saha personelinin can güvenliği ve hizmet sorumluluğunun ön planda olduğu özgün bir işyeridir. ESHOT’ta çalışan emekçilerin çalışma süreleri, iş riski, hizmetin sürekliliği ve kamu sorumluluğu, belediye genelinden farklı ve özel düzenlemeler gerektirmektedir. Bu gerçeklik dikkate alınmadan hazırlanan bir toplu sözleşme yaklaşımı, işyeri esaslı sendikal temsil ilkesine aykırıdır.
Bu sürecin en dikkat çekici yönlerinden biri de, henüz bir TİS taslağı çalışanlara sunulmadan, emekçilerin görüşü alınmadan ve talepler kamuoyuyla paylaşılmadan idare ile görüşmelerin başlatılmış olmasıdır. Anlaşılan o ki, toplu sözleşme artık önce masada konuşulan, sonra çalışanlara anlatılan bir metin olarak görülmektedir.
Önce emekçi konuşur, sonra masa kurulur.
Çalışanların görmediği, tartışmadığı, katkı sunmadığı bir taslak üzerinden yapılan görüşmeler; katılımcılık değil, biçimsel bir sürecin işletildiğini göstermektedir. Bu yaklaşım, toplu sözleşmeyi ortak aklın ürünü olmaktan çıkarıp, dar bir çevrede şekillenen kapalı bir metne dönüştürmektedir.
Bu yöntemin sendikal literatürde bir karşılığı varsa, bunun adı toplu sözleşme değil; bilgilendirme toplantısıdır. Emekçiye “sonradan anlatılacak” bir TİS anlayışı, sendikal demokrasinin ruhuyla bağdaşmamaktadır.
Yetkili sendikanın görevi; idarenin işini kolaylaştırmak değil, üye iradesini ve işyeri gerçeklerini eksiksiz ve ayrım gözetmeksizin masaya taşımaktır. Çoğunluğun sesini yok sayan, katılımcılığı dışlayan ve temsil sorumluluğunu yerine getirmeyen hiçbir toplu sözleşme anlayışı sendikal meşruiyet üretemez.
İZSU ve ESHOT emekçileri adına açıkça ifade ediyoruz:
İşyeri özgünlüğünü ve çalışan iradesini yok sayan bir TİS, hukuki ve sendikal açıdan kabul edilemezdir.
Bu nedenle, İZSU ve ESHOT çalışanlarının gerçek talepleri toplu sözleşme masasına girene kadar, sendikal ve hukuki mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.
Tüm Yerel-Sen İzmir 1 Nolu Şube Yönetimi