ASGARİ ÜCRET DEĞİL, ASGARİ YOKSULLUK DAYATMASI!
24 Aralık 2025
Okunma sayısı : 65
2026 yılı için açıklanan 28 bin 75 TL asgari ücret, çalışanların insanca yaşam koşullarını karşılamaktan uzak olduğu gibi Anayasa’nın devlete yüklediği sorumlulukların da açıkça yok sayıldığını göstermektedir. Asgari ücretin istisna olmaktan çıkarılıp genel ücret haline getirildiği mevcut tabloda, emekçilerin yoksulluğa mahkûm edilmesine sessiz kalmamız mümkün değildir.
Türkiye’de kayıtlı çalışan işçilerin yaklaşık yarısı asgari ücretle çalıştırılmakta, kayıt dışı istihdam edilenlerin neredeyse tamamı da bu düzeyde gelir elde etmektedir. SGK’nın 2024 yılı verilerine göre 16 milyon 602 bin ücretli emekçinin 6 milyon 774 bini asgari ücretle, 1 milyon 682 bini ise asgari ücrete yakın ücretlerle çalışmaktadır. Bu tablo, kayıt dışı çalışanlar da eklendiğinde en az 10 milyon emekçinin ailesini asgari ücretle geçindirmeye çalıştığını açıkça ortaya koymaktadır.
Sendikalılaşma oranının yalnızca yüzde 14 olduğu Türkiye’de asgari ücret, işçi sınıfı için fiilen genel ücret haline gelmiştir. Bu nedenle asgari ücret yalnızca bir rakam değil, toplumun tüm kesimlerini doğrudan etkileyen bir sosyal adalet meselesidir. Anayasa’nın 55’inci maddesi devlete, çalışanların yaptıkları işe uygun adil bir ücret elde etmeleri için gerekli önlemleri alma ve asgari ücretin tespitinde geçim koşulları ile ülkenin ekonomik durumunu gözetme yükümlülüğü yüklemektedir.
Bugün gelinen noktada geçim koşulları herkesin malumudur. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Aralık 2025 itibarıyla 31 bin liraya, yoksulluk sınırı ise 95 bin liraya ulaşmıştır. Buna karşın açıklanan asgari ücret, bırakın sağlıklı beslenmeyi; Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde sıradan bir konutun aylık kirasını dahi karşılayamamaktadır. İktidarın yanlış ekonomi politikalarıyla derinleştirdiği enflasyon, ücretlileri ve sabit gelirlileri ezmeye devam etmektedir.
Geçtiğimiz yıl yüzde 44,4 olarak gerçekleşen enflasyona rağmen asgari ücrete yalnızca yüzde 30 artış yapılmış, yılın ikinci yarısında herhangi bir iyileştirme dahi gerçekleştirilmemiştir. Enflasyonun bu yıl da yüzde 30’un altına düşmeyeceği açıkken, yeni dönemde asgari ücret artışının yüzde 27’de tutulması, Anayasa’nın “çalışanların geçim koşulları”na ilişkin açık hükmünün bilinçli biçimde görmezden gelindiğini göstermektedir.
Öte yandan, 2026 yılı bütçe görüşmeleri boyunca iktidar temsilcileri Türkiye ekonomisinin büyük bir başarı hikâyesi yazdığını, ülkenin gelişmiş ekonomiler ligine yükseldiğini iddia etmiştir. Eğer anlatılan bu tablo doğruysa, milyonlarca emekçinin gelişmiş bir ekonomiye yakışır bir ücretle çalıştırılması Anayasa’nın açık emridir. Buna rağmen yeni belirlenen asgari ücret yaklaşık 550 avro seviyesindedir. Oysa İrlanda’da asgari ücret 2 bin 340 avro, Hollanda’da 2 bin 245 avro, Almanya’da 2 bin 161 avro, Belçika’da ise 2 bin 112 avrodur. Gelişmiş ülke söylemiyle övünüp, emekçiye az gelişmiş ülke ücreti dayatmak hangi vicdana, hangi ahlaka sığmaktadır?
28 bin 75 lira; ne bir ailenin ne de tek başına yaşayan bir çalışanın insanca yaşamını sürdürebileceği bir gelir değildir. Siyasi iktidarın, asgari ücreti belirlerken Anayasa’nın emrettiğinin aksine çalışanların geçim koşullarını değil, yalnızca ücretin sermaye kesimine maliyetini esas aldığı açıktır. Asgari ücretin yalnızca 5 bin 971 lira artırılarak 22 bin 104 liradan 28 bin 75 liraya çıkarılması, emeğe bakışın en somut göstergesidir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak altını çiziyoruz: Meclis’ten geçirilen son bütçe, emekçiyi ve emekliyi yok sayan, yoksulluğu kalıcılaştıran bir tercihler bütçesidir. Toplu sözleşme masasında sağır, asgari ücrette kör olan siyasi iktidar; bütçede de tercihini bir kez daha emekten değil sermayeden yana kullanmıştır.
Hak arama mücadelesi baskılarla, polis ablukalarıyla ve barikatlarla engellenmeye çalışılsa da Birleşik Kamu-İş; kamu emekçilerinin ve emeklilerin sesi olmaktan asla vazgeçmeyecektir. Yoksulluğu dayatan bu düzene, emekçiye reva görülen bu adaletsizliğe boyun eğmeyeceğiz. Sebebi olmadığımız krizin faturasını ödemeyecek, emeğin hakkını alana kadar mücadeleyi kararlılıkla büyüteceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
TÜM YEREL-SEN
Merkez Yönetim Kurulu